Boşanma sürecinin yarattığı psikolojik baskıyla "Hiçbir şey istemiyorum, yeter ki bitsin" diyerek imzaladığınız o protokol, ömür boyu pişmanlığınız olabilir. Anlaşmalı boşanma davalarında hakim, tarafların anlaştığı maddeleri onaylar ancak "Neden az nafaka istiyorsun?" diye sormaz. İmzayı attığınız an, yoksulluk nafakası, tazminat ve mal rejimi haklarınızdan ebediyen vazgeçmiş olabilirsiniz. İnternetten indirilen şablonların tehlikelerini, "Nafakadan Feragat" tuzağını ve çocukların velayeti konusundaki kritik detayları bu yazıda anlattım. Geleceğinizi bir anlık öfkeye kurban etmeyin.

Boşanma kararı alındığında, tarafların üzerindeki psikolojik baskı o kadar ağırdır ki, tek istedikleri şey o mahkeme kapısından bir an önce çıkıp gitmektir. Bu süreçte sıkça şu cümleleri duyarız:
"Lanet olsun, hiçbir şeyini istemiyorum, yeter ki boşanalım." "Sen şu kağıdı imzala, ben çocuklara bakarım, nafaka falan istemem."
İşte en büyük hukuki kayıplar bu "duygusal tükenmişlik" anında yaşanır. Türk Medeni Kanunu'na (TMK) göre, Anlaşmalı Boşanma Protokolü hakimin onayıyla kesinleştiği andan itibaren, kesin hüküm niteliği kazanır.
O gün "istemiyorum" dediğiniz nafakayı, 1 yıl sonra pişman olsanız da isteyemezsiniz. Protokol, geri dönüşü olmayan bir yoldur.
Anlaşmalı boşanabilmek için (TMK Md. 166/3) evliliğin en az 1 yıl sürmüş olması ve tarafların "boşanmanın mali sonuçları ve çocukların durumu" hususunda tam bir mutabakata varması gerekir.
Hakim, sizin protokolünüzü noter gibi sadece onaylamaz; maddelerin hukuka ve kamu düzenine uygun olup olmadığını inceler. Ancak hakim, "Sen neden az nafaka istiyorsun?" veya "Neden tazminat almadın?" diye sormaz. Sizin iradenize bakar.
Eğer protokolde "Tarafların birbirlerinden maddi/manevi tazminat ve nafaka talebi yoktur" yazıyorsa ve bunu imzaladıysanız; bu haktan ebediyen feragat etmiş sayılırsınız. Dava bittikten sonra "Kandırıldım, baskı altındaydım" diyerek yeni bir dava açmak hukuken çok zordur.
Protokollerde en çok karıştırılan ve mağduriyet yaratan konu nafaka türleridir:
İnternet taslaklarında bu iki kavram genellikle birbirine karıştırılır ve "Nafaka talebim yoktur" denilip geçilir. Bu genel ifade, çocuğunuzun geleceğini de riske atabilir.
Anlaşmalı boşanma protokolünde "Mal Rejimi" (Malların kimde kalacağı) konusu net olarak yazılmalıdır.
Eğer protokolde; "Tarafların birbirinden mal rejimi tasfiyesinden kaynaklı alacağı yoktur" maddesi varsa, evlilik içinde alınan ev, araba, birikim üzerindeki "Katılma Alacağı" (Yarısını isteme hakkı) hakkınızdan da vazgeçmiş olursunuz.
Müvekkiller bazen "Biz evi sözlü olarak anlaştık, protokolde yazmaya gerek yok" derler. Bu büyük bir hatadır. Tapu devri veya araç devri, protokolde açıkça belirtilmezse ve mahkeme kararına işlenmezse, boşanma sonrası devir işlemlerinde tapu harcı ve vergi sorunlarıyla karşılaşırsınız.
Velayetin kime verileceği kadar, diğer ebeveynin çocuğu ne zaman göreceği de önemlidir. Standart şablonlarda "Hafta sonları baba görür" yazar. Ama hangi hafta sonu? Bayramda ne olacak? Yaz tatilinde kaç gün kalacak?
Bu detaylar yazılmazsa, boşanma sonrası eski eşler arasında "Bu hafta benim sıramdı" kavgası başlar ve çocuk bu çatışmanın ortasında kalır. İdeal bir protokol; sömestr tatilinden dini bayramlara kadar her detayı "takvim netliğinde" içermelidir.
Google'dan indirdiğiniz "Anlaşmalı Boşanma Dilekçesi Örneği", sizin hayatınızın karmaşıklığını kapsayamaz.
Bu soruların cevabı o taslaklarda yoktur. Boşluk bıraktığınız her konu, ileride size yeni bir dava (ve masraf) olarak geri döner.
Boşanma süreci, hayatınızın en zorlu virajlarından biridir. Bu virajı "hızlı" dönmek isterken şarampole yuvarlanmayın.
Anlaşmalı boşanma protokolü, basit bir dilekçe değil, geleceğinizi inşa eden bir sözleşmedir. Haklarınızdan vazgeçmeden, çocuklarınızın ve kendinizin mali güvenliğini sağlayarak boşanmak için süreci bir uzmanla yürütün. Unutmayın, atılan imza geri alınmaz.
Av. Sami IŞILAK Hukuk & Danışmanlık (Bu metin bilgilendirme amaçlıdır, hukuki tavsiye niteliği taşımaz. Detaylı bilgi için iletişime geçebilirsiniz.)