Sıfır aldığınız telefon kutudan bozuk çıktı veya o çok beğenerek aldığınız ayakkabı ilk haftada yırtıldı. Mağazaya gittiğinizde duyduğunuz ilk cümle genellikle şudur: "Efendim iade alamayız, prosedür gereği servise gitmesi lazım, 20 iş günü beklersiniz." Bu cümleyi duyduğunuzda sakın kabul etmeyin! Bu, satıcıların uydurduğu bir "şirket politikası"dır, kanun değildir. 6502 Sayılı Tüketici Kanunu'na göre; ayıplı malda "tamir" sadece seçeneklerden biridir, zorunluluk değildir. İsterseniz paranızı geri alabilir, isterseniz ürünü yenisiyle değiştirebilirsiniz. Mağazaların "onarım dayatmasına" karşı nasıl dik duracağınızı, ilk 6 ay kuralını ve servis formunu imzalarken düşmemeniz gereken o tuzağı bu yazıda anlattım. Paranızı çöpe atmayın, hakkınızı seçin.

Yeni bir telefon, bir ayakkabı veya pahalı bir elektronik eşya aldınız. Daha hevesinizi alamadan ürün bozuldu, dikişleri attı veya ekranı karardı. Ürünü kapıp mağazaya gittiniz ve o meşhur, sinir bozucu cevabı aldınız:
"Efendim ürünü incelemeye/servise göndermemiz lazım. 20 iş günü süresi var. İade alamayız, sadece onarım yapabiliriz."
Tanıdık geldi mi? Muhtemelen "Lanet olsun" deyip ürünü servise verdiniz.
Durun! O ürünü servise vererek, aslında kanunen sizin olan "seçme hakkınızı" satıcıya hediye ettiğinizi biliyor muydunuz? Satıcılar, şirket politikalarını kanunun üzerinde göstermeye bayılırlar. Ama unuttukları bir şey var: 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun.
Gelin, satıcıların size söylemediği o hakları masaya yatıralım.
Hukukta "Ayıplı Mal"; ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda yer alan veya satıcı tarafından vaat edilen özelliklerin birini taşımayan üründür.
Yani ürünün sadece "çalışmaması" gerekmez.
Kanunumuz tüketicilere muazzam bir "karine" (varsayım) hakkı tanır. 6502 Sayılı Kanun’un 10. maddesine göre; teslim tarihinden itibaren ilk 6 ay içinde ortaya çıkan ayıpların, teslim tarihinde zaten var olduğu kabul edilir.
Bu ne demek? Satıcı size "Siz bozmuşsunuzdur, kullanıcı hatasıdır" diyorsa, bunu bilimsel raporla ispatlamak zorunda olan taraf satıcıdır. İlk 6 ayda ispat yükü satıcıdadır, sizde değil. "Kullanıcı hatası" demekle kurtulamazlar.
Ürün ayıplı çıktığında, satıcı size "Sadece tamir edebiliriz" diyemez. Kanun (Madde 11), tüketiciye 4 adet Seçimlik Hak sunar ve hangisini kullanacağınıza sadece siz karar verirsiniz:
Dikkat: Satıcılar genellikle sizi doğrudan 4. şıkka (Onarım) zorlar. Eğer siz "Para iadesi istiyorum" derseniz, satıcı "Hayır tamir edeceğim" diyemez. Yargıtay bu konuda çok nettir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun yerleşik içtihatlarına göre ; tüketici seçimlik haklarından birini kullandığında, satıcı bunu yerine getirmekle yükümlüdür.
Özellikle sıfır alınan bir ürünün kısa sürede arızalanması durumunda, tüketicinin ürüne duyduğu güven sarsıldığı için, Yargıtay genellikle "Onarım" yerine "Para İadesi" veya "Değişim" hakkının kullandırılmasını hakkaniyete uygun bulur.
Yani mahkemeler, "Parasını verip sıfır ürün alan vatandaşı tamir edilmiş ürün kullanmaya zorlayamazsın" diyor.
Bir sorun yaşadığınızda şu adımları izleyin:
Tüketici olmak "mağdur olmak" demek değildir. Kanunlar yanınızda, yeter ki haklarınızı bilin ve "Prosedür böyle" diyenlere karşı "Hayır, Kanun böyle!" diyebilin.
Eğer yüksek meblağlı bir ürünle ilgili sorun yaşıyorsanız veya satıcı kurumsal bir firma değilse, süreci bir avukatla yönetmek, paranızı kurtarmanın en hızlı yoludur.
Av. Sami IŞILAK Hukuk & Danışmanlık (Bu metin bilgilendirme amaçlıdır, hukuki tavsiye niteliği taşımaz. Detaylı bilgi için iletişime geçebilirsiniz.)