"Fake hesap açtım, VPN kullandım, kimse beni bulamaz" diyerek sosyal medyada hakaret edenler, kapılarına polis geldiğinde büyük bir şok yaşıyor. Türk Polisi ve Savcılık makamları, sadece IP adresiyle değil, pek çok farklı yöntemle kimlik tespiti yapabilmektedir. Bir anlık sinirle yazdığınız o yorumun size Adli Para Cezası ve yüklü bir Manevi Tazminat olarak geri dönebileceğini biliyor musunuz? Ekran görüntüsünün delil niteliğini, **"Uzlaşma Masası"**nda ödenen bedelleri ve sosyal medya hukukunun bilinmeyenlerini bu yazıda anlattım.

Akşam evde otururken, Twitter'da (X) veya Instagram'da bir paylaşıma sinirlendiniz. Bir anlık öfkeyle; "Sen ne anlarsın geri zekalı", "Hırsız", "Dolandırıcı" gibi kelimeler içeren bir yorum yazdınız ve gönder tuşuna bastınız.
İçinizden şöyle geçirdiniz: "Nasıl olsa profil fotoğrafım yok, ismim takma (nick), beni nereden bulacaklar?"
Bu rahatlık, kapınıza polis gelip ifadenizi almaya çağırdığında yerini büyük bir şoka bırakır. Türk Ceza Kanunu (TCK) Madde 125'e göre; bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığını rencide etmek suçtur. Ve bu suçun "sosyal medyada" (alenen) işlenmesi, cezayı daha da artırır.
Klavye başında işlenen suçların hukuki faturasını ve "bulunamazlık" mitini gelin birlikte inceleyelim.
Her eleştiri hakaret değildir, her kaba söz de suç değildir. Hukukumuzda "Kaba Hitap" (Nezaketsizlik) ile "Hakaret" arasında fark vardır.
Dikkat: "Soru eki" ile hakaret etmek sizi kurtarmaz. "Sen aptal mısın?" demekle "Sen aptalsın" demek arasında hukuk önünde bir fark yoktur.
En büyük yanılgı budur. "VPN kullanıyorum, fake hesap açtım, beni bulamazlar."
Evet, bazı sosyal medya platformları (özellikle ABD merkezli olanlar), basit hakaret suçlarında IP adreslerini Türkiye ile paylaşmayabiliyor. ANCAK; Türk Polisi ve Savcıları sadece IP adresine bakmaz.
Size hakaret edildiğinde yapılan ilk refleks "Ekran görüntüsü (Screenshot)" almaktır. Bu güzel bir başlangıçtır ama mahkemede tek başına yeterli olmayabilir. Çünkü Photoshop ile sahte bir yazışma üretmek çok kolaydır.
Karşı taraf, "Bu görüntüyü o uydurdu, ben öyle bir şey yazmadım" diyebilir. Bu yüzden;
Biri size hakaret ettiğinde süreç iki aşamalı işler:
A. Ceza Davası ve Uzlaşma: Hakaret suçu, "Uzlaşmaya Tabi" suçlardandır. Savcı dava açmadan önce dosyayı Uzlaşma Bürosu'na gönderir. Uzlaştırmacı, şüpheliyi arar ve der ki: "Hakkınızda şikayet var. Mağdur ile anlaşırsanız dava açılmayacak, sicilinize işlenmeyecek."
İşte "Özür dileme bedeli" burada devreye girer. Mağdur, uzlaşmak için şüpheliden 10.000 TL, 50.000 TL gibi rakamlar talep edebilir veya "Bir hayır kurumuna bağış yap" diyebilir. Şüpheli, hapis cezası veya sabıka kaydı korkusuyla genellikle bu parayı öder.
B. Manevi Tazminat Davası: Eğer uzlaşma olmazsa ve şüpheli ceza alırsa; bu ceza kararıyla birlikte Asliye Hukuk Mahkemesi'ne gidip ayrıca Manevi Tazminat Davası açarsınız. Yani hakaret eden kişi, hem devlete ceza öder hem de size tazminat öder.
Çok kritik bir nokta. Yargıtay'ın bazı kararlarına göre; hakaret içeren bir paylaşımı kendi yorumunuzu katarak paylaşmak (Alıntılamak) suçtur. Ancak sadece "Beğenmek" (Like), genellikle suç olarak kabul edilmez. Yine de başkasının hakaretini yaymak, sizi de o suça ortak edebilir. Sosyal medyada parmaklarınıza hakim olmakta fayda var.
Sosyal medya, hukukun işlemediği bir "vahşi batı" değildir. Orada yazdığınız her kelime, gerçek hayatta karşınıza maddi ve manevi bir borç olarak çıkabilir.
Eğer mağdursanız; "Uğraşmaya değmez" demeyin. Hukuki hakkınızı aramak, hem sizi tatmin eder hem de sanal zorbalığa karşı caydırıcı olur. Eğer fevri davranan tarafsanız; "Gönder" tuşuna basmadan önce, o mesajın size ne kadara mal olacağını bir kez daha düşünün.
Av. Sami IŞILAK Hukuk & Danışmanlık (Bu metin bilgilendirme amaçlıdır, hukuki tavsiye niteliği taşımaz. Detaylı bilgi için iletişime geçebilirsiniz.)