Postacının getirdiği o "sarı zarf", çoğu zaman uykuları kaçırmaya yeter. İster haksız bir atama kararı olsun, ister astronomik bir idari para cezası veya belediyeden gelen bir yıkım emri... Vatandaşın ilk tepkisi genellikle "Devletle baş edilmez" şeklindeki yanlış bir kabulleniştir. Oysa Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir ve idare, "Ben yaptım oldu" deme lüksüne sahip değildir. İdare Mahkemeleri, vatandaşın kamu gücü karşısında ezilmesini önleyen en güçlü kalkandır. Ancak bu kalkanın, telafisi olmayan, çok keskin bir "son kullanma tarihi" vardır: 60 Gün. Bu makalede; idarenin hukuka aykırı işlemlerine karşı açılacak **"İptal Davası"**nın teknik detaylarını, hayat kurtaran "Yürütmenin Durdurulması" mekanizmasını ve bir gün bile gecikseniz haklıyken haksız duruma düşebileceğiniz o kritik süreleri, bir avukat gözüyle ve İYUK hükümleri çerçevesinde anlattım. Sarı zarfı bir kenara bırakmadan önce, haklarınızı ve takvimi kontrol edin.

Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen "Hukuk Devleti" ilkesinin en temel sonucu, idarenin tüm eylem ve işlemlerinin hukuka uygun olması zorunluluğudur. Anayasa'nın 125. maddesi, "İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır" hükmüyle, idari işlemlerin yargısal denetime tabi olduğunu anayasal güvence altına almıştır.
İdari kurumlar (Bakanlıklar, Belediyeler, Valilikler vb.) tarafından tesis edilen işlemlerin hukuka aykırı olması durumunda, menfaati ihlal edilen ilgililer tarafından açılan davaya "İptal Davası" denir. Bu dava türü, idarenin keyfi uygulamalarını önleyen en etkili hukuki mekanizmadır.
2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun (İYUK) 2. maddesi gereğince, idari işlemler; yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarında iptal edilebilirler.
Bir idari işlemin iptal edilebilmesi için mahkeme huzurunda şu unsurların tartışılması gerekir:
İdari yargılamada süreler, "hak düşürücü" niteliktedir ve kamu düzenindendir. Mahkeme, süresinde açılmayan bir davayı, esasa girmeden "süre aşımı" nedeniyle reddeder.
İYUK Madde 7 uyarınca, özel kanunlarda aksi belirtilmedikçe dava açma süreleri şöyledir:
Bu süreler, idari işlemin ilgilisine yazılı bildirimi (tebliğ) tarihinden itibaren başlar. Sözlü bildirim veya duyum üzerine dava açılamaz, işlemin tebliğ edilmiş olması esastır.
İdari işlemin iptali davası açılması, kendiliğinden o işlemin uygulanmasını durdurmaz. Yani dava devam ederken, idare işlemi (yıkım, atama, ceza tahsili) uygulamaya devam edebilir. Bu durumun yaratacağı mağduriyeti önlemek için "Yürütmenin Durdurulması" talep edilmelidir.
İYUK Madde 27/2’ye göre yürütmenin durdurulması kararı verilebilmesi için iki şartın birlikte gerçekleşmesi gerekir:
Bu iki şarttan biri eksikse, mahkeme yürütmeyi durdurmaz. Bu nedenle dava dilekçesinde sadece hukuka aykırılık değil, doğacak zararın telafisinin imkansızlığı da somut delillerle ortaya konulmalıdır.
Danıştay, idari işlemlerin denetiminde "Kamu Yararı" ve "Hizmet Gerekleri" ilkelerini esas alır. Özellikle takdir yetkisinin kullanıldığı işlemlerde, idarenin bu yetkiyi kamu yararı dışında (kişisel husumet, siyasi saik vb.) kullanıp kullanmadığı incelenir.
Danıştay Yerleşik İçtihadı (Örn: Danıştay 5. Dairesi Kararları): İdare, bir işlemi tesis ederken dayandığı sebebi somut bilgi ve belgelerle ortaya koymak zorundadır. "Görülen lüzum üzerine" gibi soyut ve denetime elverişli olmayan gerekçelerle yapılan işlemler (özellikle kamu görevlilerinin atanması veya görevden alınması), "Sebep Unsuru" yönünden hukuka aykırı bulunur ve iptal edilir.
İdari yargı süreci; şekil şartlarının ağır bastığı, sürelerin kesin olduğu ve dilekçeler üzerinden yürüyen (yazılı yargılama) teknik bir süreçtir.
İdarenin tesis ettiği bir işlemin hukuka aykırı olduğu iddiası; ancak kanuni süresi içinde, İYUK hükümlerine uygun, yürütmenin durdurulması şartlarını taşıyan ve hukuki gerekçeleri (sebep unsuru) detaylandırılmış bir başvuru ile hüküm doğurabilir.
Av. Sami IŞILAK Hukuk & Danışmanlık (Bu metin bilgilendirme amaçlıdır, hukuki tavsiye niteliği taşımaz. Detaylı bilgi için iletişime geçebilirsiniz.)